Amasra Kent Planı için tıklayınız.
Adını, Kraliçe Amastris'den alan Amasra, zengin bir tarih sürecinden geçtikten sonra 1460 yılında Fatih Sultan Mehmet tarafından fethedilerek Osmanlı İmparatorluğu sınırlarına dahil edilmiştir. Fetihten önce Ceneviz yönetiminde kalan şehirden günümüze canlı bir ticari hayatı yansıtan pek çok sanat eseri ulaşmıştır.
Cenovalılar'ın “Çiçekli kale”, Plinius'un “Zarif ve Güzel” dediği Amasra'yı; Niketas “Dünyanın Gözü”ne, Diojen “Bir Denge”ye benzetmiştir.
Rivayete göre Amasra’nın Osmanlılarca fethi öncesinde şehre tepeden bakan Fatih, hayranlığını şöyle dile getirir: “ Lala Lala acep Çeşm-i Cihan bu m’ola?” Fetih sonrası şehirdeki iki kilise camiye çevrilir, bir kadı atanır ve Fatih’in emriyle Eflani Kalesi halkı Amasra’ya yerleştirilir. Osmanlı yönetimindeki şehir, Bolu Sancak Beyliği’ne bağlı bir merkez olarak varlığını sürdürmüş, bu dönemde şehri ziyaret eden Batılı gezginler büyük bir hayranlıkla Amasra’dan bahsetmişlerdir.
Tarih boyunca hem askeri bakımdan önemli bir üs; hem de esir ticareti yapılan, kereste, şimşir, ton balığı ve kürk ihraç eden ticari bir liman kentidir.
1940'lı yıllardan beri ev pansiyonculuğu ve çadır kampçılığının öncü kenti ve “ülkemizde turizmin başladığı yer” olarak bilinen Amasra’da, bugün de kültür ve deniz turizmi faaliyetleri sürdürülmektedir.