MANİ VE TÜRKÜLERİMİZ...
Bartın’da Yöresel Halk Oyunlarını ve Türküleri düğünlerden ayrı düşünmek olası değildir. 18. yy sonlarına kadar davul, zurna ve türküler eşliğinde, 19. yy başlarından itibaren de Ud, Keman, Klarnet, Flüt, Cümbüş ve Darbuka gibi çalgılar eşliğinde oynanan oyunların asıl müziğini türküler oluşturur. Türkülerin kaynağı ise, yöre insanının özel yaşamıdır. Kentteki bir olay, aktüel bir konu hemen türkü haline dönüşür ve dilden dile dolaşır.
Bartın’da yetişen sanatçıların Bartın’ı konu alan ve özelliklerini yansıtan şiir ve besteleri buna en güzel örnektir. Genellikle 4’lü ve 6’lı gruplar halinde ayrı ayrı oynanan Bartın halk oyunlarının en belirgin olanları şunlardır:
1-Mavili
2- Dıv Dıv
3-Kavşak Suyuna Giderken
4- Haydah Nirinay
5-Bahçelerde Patlıcan
6-Gide Gide
7-Elma Aldım Bartın’dan
8- Bartın Çiftetellisi
HİKAYELERİYLE BARTIN TÜRKÜLERİ
Sözlü geleneğimizde ezgi ile söylenen şiirlere türkü denir. Türküler insanoğlunun başından geçen aşk, hasret, gurbet gibi insanlığın ortak duygularını anlatır ve türküler üretildiği toplumun özelliklerini taşır. Halk arasında korunur ve yaşatılır.
1-ÇÖMELERİN BAHÇESİNDE KUYU VAR (ASİYE TÜRKÜSÜ)
Derleyen: Mansur KAYMAK Kaynak Kişi: Mücteba ŞİVET
Türkünün hikayesi Bartın’ın Kırtepe Mahallesinde geçmektedir. Burada Asiye adında güzel bir kız vardır. Şekerci İzzet olarak tanınan babanın Ahmet adındaki oğlu bu güzel kıza yangındır. Kırtepe Mahallesine sürekli gidip gelen Ahmet’i mahallenin diğer gençleri kıskanır; çünkü Ahmet çok yakışıklı ve zengindir…Bir gün Ahmet o mahalledeki bir düğüne gider ve Asiye’ nin erkek kardeşi ve arkadaşları tarafından dövülür. Ahmet bir erkek olarak buna çok üzülür ve gururuna yediremez.
Diğer gençleri korkutmak için hemen eve gider ve silahla tekrar düğün yerine gider. Maalesef olaylar büyür ve Ahmet Asiye’ nin ağabeyini orada vurur… Oradan hemen kaçan Ahmet akrabalarına sığınır ve durumu anlatır. Akrabaları kaçmanın yanlış olduğunu ve teslim olması gerektiğini söylemeleri üzerine Ahmet teslim olur. 18 yıl hapiste yatar ve cezasını çeker… Abisini ölümüne Asiye’nin sebep olduğunu düşünen kız arkadaşları ona olan sitemlerini Ahmet’ in ağzından bir türküyle dile getirirler.
Kaynaklarda 1930’lu yıllarda derlendiği yazan türkünün kimin tarafından yakıldığı belli olmamakla birlikte hikayesini sözlerinde barındıran ve günümüze kadar gelebilen Bartın’ ın en güzel türkülerinden biridir. Örneğin; türkünün dizelerinden birinde “ Aman da Asiye’m bahar mıdır, yaz mıdır? /Şekercilerden gelen lokum az mıdır?” derken Ahmet’in babasının “Şekerci İzzet” olarak yörede tanınması ve türküyü yakanların oraya ithaf ettiklerini anlamaktayız.
2- GİDE GİDE KUNDURAMA KUM DOLDU (EŞİM AMAN)
Derleyen: Muzaffer SARISÖZEN Kaynak Kişi: Muzaffer ÖZDEN, Necmiye Hanım
Bir halk oyunu türküsü olan de olan ve diğer adı “Eşim Aman” olan türkümüzün hikayesi esas adı Hüseyin Usta olan, yörede “Allafım” olarak bilinen kişinin hayatına dayanmaktadır. Hüseyin Usta sevdiğine kavuşamayan, sevdiğine derdini anlatamayan, içki müptelası olmuş varlıklı bir gençtir. Fiziksel görünüş itibari ile biraz kısa boylu olan ve sevdiği kıza bir türlü kendini beğendiremeyen Hüseyin Usta duygularını kendine göre irticalen dizelere dökermiş. Özellikle sevdiği kızların evlenmiş, çoluk çocuk sahibi olduklarını gördükten sonra duygularını sürekli aynı dizelerle etrafındakilere söylemeye başlamış.
Bartın ırmağının Yalı mevkiinde geçmişte sandal gezintilerinin yapıldığı zamanlarda Hüseyin Usta saz takımına yedirip içirdikten sonra kalbinden geçenleri “Aman iki gözüm yaş doldu – Anam yüreğime kan doldu” şeklinde mırıldanır, çevresindekiler de bu seslere hep kulak verirmiş. Kaynaklarda yazdığına göre Allafım yani Hüseyin Usta hiç evlenmemiş ve bekar hayatı yaşarken ahirete göç etmiş, ardında günümüze kadar gelen türküyü bırakmıştır.
3- ARİF’İN MEZARINDA BEYAZ MUM YANAR
Derleyen: Mansur KAYMAK Kaynak Kişi: M. Kamil YÜKSEL
Arif’in Mezarında Beyaz Mum Yanar türkümüzün kimin tarafından yakıldığı belli olmamakla birlikte kaynaklardan öğrendiğimize göre çok acıklı bir hikayesi vardır. Öyle ki az sonra türkümüzü dinlerken anlatacağım hikayenin dizelerle özetlendiğini göreceksiniz.
Türkünün hikayesi Bartın’a yakın köylerden birinde 1930’lu yılların başında geçmektedir. Yörede Arif adında çok sevilen bir genç vardır. Arif ile başka bir arkadaşı maalesef aynı kıza tutulurlar. Arif’i kıskanan arkadaşları bir eğlence yapalım bahanesi ile şehir dışında bir yere giderler ve gereksiz bir tartışma çıkararak onu vururlar. Türküde de geçtiği gibi bu gençlerin Kalaycı Ömer’in çocukları olduğu tahmin edilmektedir.
Arif’i vuran kişiler bu olayı örtbas etmek için cesedini saklarlar; ama köylüler Safranbolu yolunda Arif’in ölüsünü bulurlar. Yörede Foto Tahsin adıyla bilinen fotoğrafçı cesedin fotoğrafını çekip dükkanının önündeki telefon direğine asar. Gelip geçen halk Arif’in resmini görüp çok üzülür. Balamba köyüne yakın bir yerdeki tepeye mezar açılarak gömerler. Hatta bu genci çok seven halktan bazı kişiler gelip geçerken Arif’in mezarına bir süre mum dikerler ve böylece “Arif’in Mezarında Beyaz Mum Yanar” adıyla bu türkü yakılır.
Aslında türkünün içinde geçen “Şehitler Mezarında” ki söze bakılacak olursa Arif aslında şehit değildir ama halk sevdiği kişileri “Şehitlik” mertebesine yakıştırdığı için dizelerinden birinde bu şekilde ifade edildiği düşünülmektedir.
Arif’ in mezarında
Beyaz mum yanar
Gençliğime doyamadım annem
Yüreğim ona yanar
Balamba’ ya çıkmalı
Şu Bartın’ a bakmalı
Kalaycı Ömer’in çocukları
Dar ağaca asmalı
Nazarında nazarında
Bartın’ın pazarında
Sen Arif’i sorar isen
Şehitler mezarında
4- ATLI GELİYOR ATLI (DIV DIV)
Derleyen: Mansur KAYMAK Kaynak Kişi: Selahattin ÇİLSÜLEYMANOĞLU
Uzun yıllardır genç kızların düğünlerde, eğlencelerde halk oyunu olarak oynadıkları ve Bartın’da herkesin “Dıv dıv” olarak bilinen türkümüzün hikayesi; Bartın’da geçmişte orta halli bir ailenin çapkınlığıyla ün yapmış, bağlama çalan ve at meraklısı olan bir delikanlının hayat hikayesine dayanmaktadır. Bu delikanlı her gün aynı saatlerde atını gezdirmek bahanesi ile aynı mahallede dolaşır. Bu sırada daha çok beğendiği kızların evlerinin önünden geçip onlarla şakalaşırmış. Ama geceleri gerçek sevgilisinin evinin önünden geçip onunla sohbet edermiş.
Delikanlı günlerden bir gün yine atla gezintiye çıktığında daha önce şakalaştığı kızla karşılaşır ve kızın bir mani söylemesi ile evinin önünde durup onunla sohbet etmeye başlar. Aslında sevdiği olan bu delikanlı bu kıza önce hiç yüz vermez iken daha sonra birbirlerine aşık olurlar. Bugünden sonra atın üzerinde sazı omzunda her gün dağlara ovalara gezmeye çıkan delikanlının aşkından mahallede herkes söz etmeye başlar.
Yalnız aşık olduğu bu kızı başka biri ister ve ailesi de kızlarına bu kişiyi uygun görürler. Ama kızın gönlü hikayemizin kahramanında olduğu için kızlarını bir türlü razı edemezler.
Günlerden bir gün yine kız pencerede beklerken delikanlı atla gelir ve kızla konuşmaya başlar. Tam bu sırada kızın annesi gelir ve “Orda kiminle konuşuyosuy bakam? Seniy algıy hep başka yerlerde, öylece pencerede duruyoy, dıv dıv oğlanı gözetleyoy…” diye kızarak bağırır. Bu arada kızı görmeye gelen delikanlı da pencerenin altından kızın annesinin söylediklerini duymuştur. Delikanlı hemen eline bağlamasını alır ve “Dıv dıv” türküsünü orada yakar. Ezgisi daha sonra kızlar arasında yaygınlaşan bu türkü oyun havası olarak da oynanmaya başlar.
Atlı geliyor atlı
Anam Altında kilim katlı,
Benim sevgili yarim
Anam Baldan şekerden tatlı.
Dıv, dıv dıv, dıv dıv...
Dallarda yeşil yaprak
Anam Kirazlar tabak tabak,
Kavuşalım sevdiğim
Anam Sonumuz kara toprak.
Dıv, dıv dıv, dıv dıv.
5- BOĞAZDAN YOL AŞMAZ MI? (NİRİNAY)
Kaynak Kişi: Selahattin ÇİLSÜLEYMANOĞLU
Türkümüzün adı “Boğazdan Yol Aşmaz mı?” diğer adıyla da “Nirinay” olarak bilinen türküdür. Bartın tarihi ile günümüze kadar gelen bu türkü çok eski olmakla birlikte kıvrak hareketli bir ritme sahip olmasıyla eğlence ve düğünlerde karşılıklı oynanan bir halk oyunu türküsüdür.
Türkümüzün hikayesi Bartın ırmağının kıyısında yer alan ve yöre halkı tarafından Yalı olarak bilinen yerde geçmektedir. Geçmişte bahse geçen yerde yaşayan ailelerin bir çoğunun sandalı, kayığı mevcut olup akşam sefası gibi gezintilerin yapıldığı Yalı’da yaşayan bir kızın başından geçen bir sevda, yöresel ağızda “Yangunluk” olarak ifade edilen hikayesinin ürünüdür.
Hikayemiz böyle bir zamanda Bahattin adında bir delikanlının Fadime adında bir kıza aşık olması ile başlar. Bahattin her gün Yalı kenarında bulunan kızın evin önünden iki üç defa geçmeyi adet edinir. Geceleri kızın bahçesine girer, karda yağmurda kızın peşini bırakmaz. Günlerden bir gün kızın arkadaşları ile birlikte sandal gezintisine çıktığını görür ve onu takip etmeye başlar.
Sonunda delikanlı amacına ulaşır ve Fadime ile kız arkadaşlarının dikkatini çekmeyi başarır. Fadime, Bahattin’e bu ana kadar hiç yüz vermemiştir. Onu birden görünce rengi uçmuş, heyecanlanır. Fadime’ye takılmaya başlayan kız arkadaşları kürek çekmesinin temposuna da uyarak “Haydah niri nirinay, gadun niri nirinay” diye diye geziyi bitirirler. Daha sonra da ne zaman kızın evin önünden geçse “Haydah niri nirinay” diye seslenmeye devam etmişlerdir.
Fakir bir ailenin çocuğu olan Bahattin içinde yanan Fadime aşkıyla yemeden içmeden kesilmiş, yataklara düşmüş ve sevdiğine kavuşamadan ölmüştür. O günden sonra halk arasında “Haydah niri nirinay” sözleri her maninin arkasından nakarat olarak söylenmiştir.
6- MAVİLİ MAVİLİ ELA KIZ
Derleyen: Mansur KAYMAK Kaynak Kişi: Selahattin ÇİLSÜLEYMANOĞLU
Birçok yörede olduğu gibi Bartın yöresi düğünlerinde de gelin hazırlanıncaya kadar kız evinde kızın arkadaşları tarafından söylenen türkülerden biridir. “Kız Satma Mavilisi” olarak da bilinen “Mavili Mavili Ela Kız” TRT Türk Halk Müziği repertuarına kazandırılmış türkülerden biridir.
Türkümüz Bartın’da çevresinin takdirini kazanmış, güzelliği dillere destan olmuş gözlerinin rengi ela genellikle mavi elbiseler giyen Ayşe adındaki genç bir kız ile delikanlı Ahmet’in arasında geçen hikayedir.
Geçmişte genç kızlar sevdikleri delikanlılara “bu gün falan mahalleye, falancılara gideceğim…” diye dolaylı yollardan, özellikle küçük çocuklarla sevdikleri delikanlılara haber ulaştırırlarmış. Özellikle tatil günleri öğle namazından sonra düzenledikleri toplantıların saati belli olduğu için o saat aralıklarında delikanlıların gelmesini gözlerlermiş. Delikanlılar sokakta gözükmeye başlayınca evlerinin bahçesinde toplanan genç kızlar seslerini biraz daha yükseltir, kahkahaları ile neşe saçarlarmış.
İşte böyle bir ortamda güzeller güzeli Ayşe’miz delikanlılar arasında bir gün Ahmet’i görür ve ona vurulur. Görür görmez Ayşe’nin rengi gider ve kız arkadaşları hemen bunu fark eder. Ayşe’nin bu halini anlayan kız arkadaşları az sonra okunacak türkünün sözlerini mani olarak söylemeye başlarlar.
Genç kızlar, bu türküde isim geçen yerlere kime söylenecekse o işinin adını söyleyerek türkünün günümüze kadar düğünlerde söyleme geleneği haline gelmesini sağlamışlardır.
Mavili mavili ela kız
Bilemiyom kimlerin Yıldız kız
Aman aman elini
Yabancılarıy gelini
Çok seviyormuş Ahmet
Yangun olmuş Ahmet'e yari
Ahmet armut yer misin
Mahallede bir misin
Sana Yıldız'ı alıvaracaz
Ona da gadunum der misin
Çok seviyormuş Ahmet
Yangun olmuş Ahmet'e yari
Ev altında malaklar
Ahmet Yıldız'ı govaklar
Eğer tutabilürse
Saçını da başını yolaklar
Çok seviyormuş Ahmet
Yangun olmuş Ahmet'e yari
Sapı samancuk etdük
Yükü tamamcuk etdük
Yabancılarıy Yıldız'ı
Ahmet'e nikah etdük
(Ahmet'e gelin etdük)
Çok seviyormuş Ahmet
Yangun olmuş Ahmet'e yari
MANİLERİMİZ.....
Davul çalar
bayramdır Herkes sana
hayrandır Gönüller bir olunca
Samanlıklar
seyrandır. | Tesbihi çeker oldum Taneyi sayar oldum Otuz üç kere
maşallah Çabucak aşık oldum | Ben armudu dişledim Sapını gümüşledim Yangunumun ismini Tel yazmaya
işledim. |
Ele eller değmesin Göze gözler
gezmesin Kötü gözden uzak
dur Sakın nazar ilmesin | Derin sulara daldık Neşeli sohbet
yaptık Sizler hoşça
kalınız Bize Allah
ısmarladık | Aldığım küpeleri Takmadın kulağına Bu canım feda olsun Sevdiğimin yoluna |
Hacali’ nin motoru Zonguldak
postasıdır Şu Bartın’ın
kızları Yangunluk
hastasıdır. | Amasra’nın inciri Hanımlar örer
zinciri Ne esmerdir ne
kumral Gönlümün güvercini | Al çekmeceyi açmam Güllü gömlekler
biçmem Sen benden geçtin
emme Ben senden hiç
vazgeçmem |
Irmaktan sular akar İnsanlar ona bakar Giden geri gelmiyor Yüreğim ona yanar | Kar yağar beyaz
olur Geceler ayaz olur Haber aldım
yârimden Yüreğim ferah olur | Arpa ektim bir kile
Doldurdum sile sile Elli mendil çürüttüm Göz yaşım sile sile |
Gel beriye beriye Sular dolsun dereye Gezdikçe doyum
olmaz Bağ bahçeye yeşile | Şu dere aka aka Gönlümü yaka yaka Seviyorum de bana Gözüme baka baka | Arpa ektim gök iken
Dibinde sarı diken Gel sarılıp yatalım Sen oğlan ben kız
iken |
Gemi üstünde urgan Üstümde telli
yorgan Yarimi alır isem Kesecem çifte
kurban | Bayırlar otlu çayır Endamda ince tavır Beklerim gelmez
isen Yanasın cayır cayır | Arpa ektim bir
evlek Dadandı beyaz
leylek Yazı beraber idik Kışın ayırdı felek |
Elbisesi yeşil
tafta Otursun yârim safda Mutluluktan
uçuyorum Gönlümdeki kanatla | Mısırlar salkım
saçak Alçak boylusun
alçak Pek küçüceksin amma
Dolduruyorsun kucak | Atla geçitten atla Düzde ekili bakla Verdiğim o mendili Sakla sevdiğim
sakla |
Gergefimde tel
yazma Motifi sarhoş sokar Ben gidiyom yârimle Sizleri kimler
bakar | Mektup yazdım
tezinden Gitti deniz
yüzünden Mektup Allah aşkına Öp yarimin yüzünden | Mavilim kıyma bana Kurban olam ben
sana Yılda kurban bir
olur Her gün kurbanım
sana |
Ayva yolla nar
yolla Ben yanıyorum kar
yolla Eğer kendin
gelmezsen Mendilini sar yolla | Akan denizin kumu Böyle sevsem olur
mu? Şu benim kibar
yârim Derde derman bulur
mu? | Kar gibi oydun beni Nar gibi soydun
benim Sen orada ben
burada Ne hala koydun beni |
Ata bindim eğerli Benim yârim değerli İnşallah kavuşuruz Buluşuruz temelli | Ata vurdum kuskunu Ben unutmam dostumu Eğer beni sevmezsen Sereceği postumu | Ata bindim ben ata Tabancamı ata ata Özledin mi güzelim Yalınız yata yata |
Ata binesim geldi Yare gidesim geldi Kara kaşlı yârimi Pek çok göresim
geldi | Kayığımı yüzdürdüm Ben giderim karadan Başka yârin var ise
Ben çıkayım aradan | Kaya kayaya uygun Üç oğlan bana tutkun İkisi şöyle böyle Birisi bana vurgun |
Kadife içlik giydim Bir nazlı güle değdim Ne söylesen
darılmam Ben sana gönül
verdim. | Pencereden el eder Kışları gel gel
eder Senin orda duruşun Beni burda del’
eder | Kalem divit eldedir Mürekkebin az yârim Al eline kağıdı Yare mektup yaz
yârim. |
Minarenin alemi Kaşlar kudret
kalemi Madem doktor
değildin Niçin açtın yaremi? | Kahveyi pişirdin
mi? Pişirip taşırdın
mı? Evlenirim demiştin Düşünüp taşındın
mı? | Yatuması yağlıdır İbrişimle bağlıdır. Sana varırım emme Ele başım bağlıdır. |
Kahvenin telvelisi Oldum güzel delisi Güzel üç türlü olur: Sevilir cilvelisi | Değirmen taş öreli Üç gün oldum göreli Elin oğlu değil mi? Bırakıp da gideri… | A benim mor çiçeğim
Senden nasıl
geçeyim? Mevtime sebep oldun Vallahi öleceğim |
Pembe gül olacaksın Sararıp solacaksın Merak etme sevdiğim Sen benim olacaksın | El uzattım zeytine Zeytinin irisine… Ben kendimi
saklarım Yiğidin iyisine… | Pencerede hu kuşu Çıkamazsın yokuşu Üç adım beri
gelsen, Olursun cennet
kuşu. |
Gülüm gülüm pembe
gülüm Kalbim sana düğüm
düğüm Belinde hançerin
varsa Aç kalbimi ur da
görün… | Ud’um ceviz boyalı İçi bülbül yuvalı Böyle sevda
görmedim Ben anamdan doğalı… | Gitme yârim Yalı’ya Sevdan beni alıya Bu sevda kara sevda Bundan adam evliya… |
Beyaz geyme toz
olur Siyah geyme söz
olur Hep yeşiller
geyelim Muradımız tez olur. | Karşıda hanlar gibi Yanarım külhan gibi Yar yoluna kurudum. Virane bağlar gibi… | Altınım var yüz
dirhem Ak gerdana dizdirem Elma armut
değilsin, Yan cebimde
gezdirem. |
Aldım gümüş makası Açtım gömlek yakası Bizim evden görünür Nazlı yârin odası. | Beyaz geyme
üşürsün, Güzellikte
meşhursun. Ne acayip huyun var Herkesle
görüşürsün… | Of of amanın aman Aşkına dayanamam Alacaksan al beni, Halim oldu pek
yaman! |
Entarim var
pembeden Leke olmuş giymeden Bana bir oğlan
yanmış, On beşine girmeden. | Geydim çoraplarımı Bağladım bağlarını, Yar karşımda
dururken Eritti yağlarımı… | Şu ırmacık kanlı
ırmak Günah değil mi
ayırmak Kız oğlan bir
kaynak olmuş Ayıranı caiz
vurmak. |
Mavi sümbüllü kese, Görüştük her ne ise
Ayrılmana ne gerek, Eğer gönlün var ise | Eğdirmiş yar fesini İşliyom ben telini, Epeydir yârim
yoktur Duymaz oldum
sesini. | Armudun sapı varmış Üzümün çöpü varmış. Onu buna yok derken Bak güzel evde
kalmış |
İçimde var çok
gurur İyiyi kötüyü görür. Bu sebepten dolayı Bu dert beni
götürür… | Ortalığa bakarsın Olanlara şaşarsın İçinden şaşamayıp Kollarını açarsın… | Karabük’ ün treni Hem ileri hem geri, Kör olası gurbetlik Dul koydu
gelinleri… |
Yeşil dalda
goncasın Yamaçlarda yoncasın Sev beni sevem seni Düşmanlarım
çatlasın. | Bahçelerde badılcan Ben asgere
yazılcan. Ben asgerden
gelince On beş yaşlı gız
alcan. | Deyenler demez oldu Gülenler gülmez
oldu Çiğnemeden yuttum
da Dişlerim kesmez
oldu. |
Kavak senden uzun
yok Yaprağında üzüm yok Sana yandın varacam Başkasında gözüm
yok. | Kuyu suyu serince Kaşık saldım
pirince, Aklım başımdan
gider Sevdiğimi görünce. | Denizde uçuşalım Tenhada buluşalım Uzaktaki sevdiğim, Mektupla konuşalım. |
Geydim çarşaflarımı Oymalıdır oymalı Adı güzel yârime Acep nasıl doymalı? | Yüreğim ateşlidir, Çabuk çabuk koşarım Yar sana gelmek
için Dere tepe aşarım. | Kapılarda mengine Herkes dengi
dengine Şu dünyaya geleli Düşemedim dengime |
Çeşmeye koydum
testi Ayaz testiyi kesti Benim sevgili yârim Bugün selamı kesti. | Eliydeki mendiliy Çiçekleri solmaz
mı? Yarin gittiği yere Ben de gitsem olmaz
mı? | Kirpiğinde boyayı Görür isem sileyim Sevdan kalbimde
varsa Bakışından bileyim… |
Başımda yazma bağlı Yazmanın dalı allı Epeydir gelemedim Yollarım oldu
karlı… | Kiraz dalında olmuş Yedim tatlı
mayhoşmuş. Yarim gelmem
deyince Gözlerim yaşla
dolmuş. | Sitem edip geçersin Kaşların kömürden
mi? Seni sevmez
diyorlar Yüreğin demirden
mi? |
Bir taş attım
dereye Kız çıktı pencereye Kız Allah’ın
seversen Beni al içeriye… | Hapishane çeşmesi Yandan akıya yandan Hapislik bi şey
değil Ayrılık va bi
yandan | Kızın adı Emine Gözleri yeşil mine Yar nasıl inanayım Ettiğin yemine |
Gel akıtma güzelim Gözündeki yaşları İnsan böyle kırar
mı? Sevdiceği dostları… | Armut dalında oldu Garnım derdiynen
doldu Ben ayrılık
bilmezdim, Ayrılık senden
oldu… | Atım evveli geldi Yüküm develi geldi Seni sevdim seveli Her iş başıma
geldi… |
Boğaz’daki geminin Yelkenleri açılmış Yarimin boynundaki Altın yere
saçılmış… | Tavşan gider ekine Kulakları dikine Senin sandalyen
çürük Gel otur benimkine… | Al eline kalemi Yaz başına geleni Nerelere gömelle Yangunluktan öleni |
Serin serin esiyor İnkumu’nda
rüzgarlar Ömrümü tüketiyor Bana ettiğin
nazlar… | İndim dere boyuna Tabancayı yağladım, Ateş düştü yanıyom Ciğerimi dağladım… | Akan çeşme olayım Yar testine dolayım O nazik kollarına Bir bilezik
bulayım… |
Parmamdaki yüzüyün İçi dışından güzel Yangununa varmayan Bu dünyada ne
gezer? | Ak mendil veremedim Sevdiğimin eline… İnce kemer takayım Yarin ince beline | Ne yazık bulamadım Halimden anlayanı Benle kaçmak
dilersen Bekle ırmak kıyını… |
Ekinleri biçersin, Güzelleri seçersin, Kızının hatırına Kaynanayı seversin… | Çam dibinden
geçerim Serin sular içerim Güzellerin içinden Sevdiğimi seçerim. | Saçım sarı ak
tenim, Fenerleri yak
derim. Şu yareli gönlüme Çağlayarak ak
derim. |
Saçım uzun kalkmaz
mı? Yar yüzüme bakmaz
mı? Beni yardan ayıran Hiç Allah’tan
korkmaz mı? | Ekmeği aldın taştan Beni çıkardın
baştan, İnci dişli yârimin, Ünü dillere destan | Atım var meydanım
yok Sazım var mızrabım yok Kalem kaşlı yârimin Nazı var cilvesi
yok. |
Fıkır fıkır
fıkırdak Pembe olmuş al
yanak Bu bir sevgi
selidir İçelim bardak
bardak… | Kirpiklerin boyası Sana yârim uymuyor Bunca güzeller
gördüm, Senin yerin
tutmuyor. | Dağ başında bir
bulut Sevdiğim beni unut, Anay belki verir de Babay’ dan yok bir
umut! |
Pınar başında bakır Yarimiy gözleri
çakır O çakır gözlerine, Gurban olsun bu
fakır. | Gemilerde isgile Ben gidiyorum
asgere Üç seneye gadarı, Yoktur bana tesgere | Pınar başında çınar Her guşla ona gonar Yarim asgera
gidiya, Yüreğim ona yana… |
Bir cigara ver bana
Ateş dutayım sana Al nikahın altına Hizmet edecem sana… | Altun yüsük
yapdudum Bartın ustalarına, Doktor ripor
vermeya Sevda hasdalarına… | İnce çorap örmedim Ayağıma geymedim Adı gözel yârimi Çok zamandır
görmedim… |
Bülbül ötüyor şak
şak Saza vururum tak
tak Gülmedik baş
gülmüyor, Ömür geçiyor lak
lak… | Karanfiliy fidesi Çimenlerde bitesi, Beğenip de almadıy Bir zalime düşesi… | İnce yazma işlerken Türkü ,mani
söylersin Senin yârin çok
güzel Başkasını neylersin? |
Yazmada dallar
olsun Dallar güneşte
solsun Üstüme yar
seversen, İki gözüy kör
olsun… | Kar tepede eriyor Derelere iniyor, Çoktandır aramadın O gücüme gidiyor… | Yar beline bağlamış
Kırmızı uzun kuşak, Yarim beni seversen
Kapında olam uşak… |
Kapıda giriş çıkış Gözlerin kıpış
kıpış Bekliyorum
aylardır, Gelesin tıpış
tıpış… | Gül yüzünü
göreydim, Saçlarını öreydim Gurbet ele gitmeden İpek mendil
vereydim… | Al eline gazmayı Gir bahçeye herk
eyle İki sevda baş olmaz Birisini terk eyle… |
İnce yazmanın eni Oğlan sararttıy
beni, Gün batar gönül
batmaz Elbet sararım seni… | Tren gelir ötmez
mi? Kömürünü dökmez mi? Sen orada ben
burada Bu ayrılık yetmez
mi? | Cam mıdır ayna
mıdır? Pek şirindir
cemalin Ayın on dördü
sandım, Yoktur eşin
emsalin. |
Dut yedim duttu
beni, Duttu guruttu beni Ne vefasız yar
imiş, Çabuk unuttu beni. | Bartın yolu
dolaşık, Kara kaşık bulaşık Yar aklıma gelince Elimden düştü
kaşık… | Geçemekten geçerim, Yeşillikler biçerim Senin gibi aşığı Su yerine içerim… |
Kibriti çakışına, Cigara yakışına Billahi ben
vuruldum, O baygın bakışına… | Çarşıdan bakır
aldım, Derin uykuya daldım Gız ben seni
görünce Çarpıldım
donakaldım. | Gül goncadan aldır. Kösede bitmez
sakaldır, Dünür gönder babanı Beni anamdan aldır. |
Ağla bozuk değil
mi? Teli eksik değil
mi? Söz mendilin
verilmiş, Bana yazık değil
mi? | Hoş geldiy
diyemedim, Bir mendil
veremedim Sen mi geldiy
sevdiğim? Ben seni bilemedim. | Bahçelerde
toplanıır Baklalar sırığından Ben yârimi gözlerim Daraba kovuğundan |
Hoş geldiy hoş
üstüne Gel otur köşk
üstüne Sen benim
sevdiğimsin Her sözün baş
üstüne. | Küfe üstünde küfe Karşumda otur efe Ben de sana varacan Dakarsın elmas
küpe… | Ey, büber ek büber
ek Büber dalında gerek Senin gibi oğlana Benim gibi gız
gerek. |
Yumağı saracağım Aşkınla yanacağım Dosta düşmana karşı Yar seni alacağım… | Bilemdeki bilezik Sımsıkı oynamıyor Yarimden başkasına Hiç kanım
kaynamıyor… | Keçi çıktı meşeye, Kıtır kıtır gevşeye Sesiy seday çıkmaya Sıkışa mı galdıy
köşeye… |
Tarlaya diktim
darıdır Balı yapan arıdır, Beni sana almayan Evdeki koca karıdır… | Ekinler ekilirken Dibine dökülürken Saçından bir tel
gönder Kefenim dikilirken… | Kanarya var bülbül
var Etrafı sardı bahar İkimiz bir olalım Gelmeden şu
sonbahar. |
Gülüm uyan da gel Mislere boyan da
gel Eğer türkü
bilmezsey Ustaydan öğren de
gel… | Beyaz dut barmak
gibi Kız yüzün gaymak
gibi Seni benden ayıran Kurusun yaprak
gibi… | Yamadan indim düze At bağladım nergize Oturalım sevdiğim Gel seninle diz
dize… |
Ocakta kömür kara Derindir bende yara Yar yanımdan
ayrılma Başım düşmesin dara | Deniz dibinde
mildir, Beni söyleten
dildir. Bir sen söyle bir
de ben Bakalım aşık
kimdir? | Aşkımın ilk yıldızı Kalbimde vardır
sızı Herkesten
kıskanırım Sevdiceğim şu kızı |
Bir vefasız eyledi Şu gönlümün bir
durak Ogün geçtikten
sonra Yazım güzüm hep
kurak… | Giden dayı beri bak Kulağına küpe tak Benden sana fayda
yok Başka yere iyi bak… | Fındıktan fıstık
olmaz Ateşten yastık
olmaz Bir gün varsın bir
gün yok Böyle sevdalık
olmaz… |
Talihim yok başımda Bitmez oldu bu çile Bir günüm geçmedi
ki Sevdadan güle güle | Yamadan inişelim Atlara binişelim Böyle yangunluk
olmaz Elmayı bölüşelim… | Yarla arama girdi Kara kara kediler Takdirde yazılanı, Nasip kısmet
dediler… |
Asmadan gel asmadan Fistan giyer
basmadan Yarin gözü görünmez
Yüzündeki yazmadan… | Yamadan iniyordum, Çağırsan dönüyordum Aşkından kibrit
oldum Üflesen yanıyordum… | Sular akar oluktan Yılan bakar
kovuktan Neredeydin dün
akşam Dondum gittim
soğuktan… |
Şu Bartın’ın
içinden Irmak derinden akar Bir muska tak
gerdana Kötü göz nazar
yapar… | Bahçen bozuk değil
mi? Yürek ezik değil
mi? Sen orada ben burda Bize yazık değil
mi? | Altından oklavayım Sinende baklavayım, Yar elinde gül
açmış Ben onun
yaprağıyım… |
Yılana bak yılana Gel dolana dolana, Ben yârimi
kaybettim Beş altın var
bulana… | Nereye gidiyon
nereye Bartın’ın deresine Ben çobanlık
yaparım… Kızların sürüsüne | Su gelir aka aka Taşları yıka yıka Gözlerim görmez
oldu Yollara baka baka… |
Irmaklarda sazanlar Kar yazı yazanlar, Güzel günler
görmesin Aramızı bozanlar… | Bahçede bir
kestane, Dökülür tane tane Bizim köyde üç
güzel Alacaz birer tane… | Ev üstünde gezerim Kiremidi ezerim, Çok güzeller içinde Yangunumu sezerim… |
Yalı’ya fener
geldi, Aglıma neler geldi? Yaşım güccükdür
emme Başıma nele geldi… | Akan ırmağın kumu, Böyle sevda olur
mu? Sevdiceğim nazlı
yar, Bana küsmek olur
mu? | Çal udunu çinlesin Aşık olan dinlesin, Seni benden ayıran Can vermesin
inlesin! |
Akan sular akmaz
oldu, Bakan gözler bakmaz
oldu, A benim güzel yârim Bilmem sana ne
oldu? | Kara kazan koldadır Yarim uzak
yoldadır, Seslendim ses
vermedi… Dağlar aramızdadır. | A benim mor
çileğim, Sen doldur ben
içeyim O nazik
dillerinden, Ben nasıl
vazgeçeyim? |